26 Ağustos 2023 Cumartesi

 

CHP’Lİ OLİGARKLARIN TUTKULU  AŞK HİKAYESİ (I)

Bugünlerde CHP’ liler arasında  Trend  Facebook ‘da,  Twitter'da, bilumum sosyal medya mecrasında;  delege  seçimleri,  kongrelere dair paylaşımlar yapmak, entryler girmek.Hem de  okunsa bakış açısını değiştireceği kesin Dostoyevski, Albert Einstein,  Voltaire, Oscar Wilde alıntılarıyla, afilli cümlelerle  süslü.

Üstelik, aklı başında  herkesin altına imza atacağı  “CHP'de siyaseti genel merkez yöneticilerinin, danışmanların oluşturduğu oligarşik  yapı belirliyor“ ; “Her kümenin  çevresinde bir "kapıkulu taburu" vardır” ; “Delegeler konuşanları dinlemez, partili Belediye Başkanı bir aday için aşağı odalarda pres yapar.” ;” değişim... hayır yenilenme ”  paylaşımları  yetmezmişçesine, üstüne  bir anda sosyolog, araştırmacı kimliğine bürünen partililerde  nüksetmiş  bir  demokratik  tavır...nasıl da dayanılmaz  bir istek özgür bireyliğe.

Okudukça  “herkes bir cevher, nasıl mükemmelmiş de haberimiz yokmuş.Fakat,  o zaman  CHP’nin bu döküklüğü  niyedir?’  demekten kendimizi alamadığımız “ madem yıllardır  herkes hemfikirdi niye parti içi demokrasi  hep askıdaydı? Niye Seçim Kanunun değişmesi için önerge hazırlanmadı, öncülük yapılmadı  yirmi yıldır?’  sorularını da çoğaltan....düşündürten.

Dikkat ederseniz bu görüşleri  ileri sürenlerin   büyük kısmının da; Parti, siyaset sayesinde zenginleşmiş,  ekonomik sıkıntılarını çözmüş...belli bir yaşam kalitesini tutturmuş;  partinin  yetkili kurullarda yer almış   “liderlik” , “başkanlık”, “yöneticilik”   yaparken...yapmaktayken hala, şikayet ettikleri  olgulara, olaylara, haksızlıklara karşı   tavır sergilememiş, Beykoz Konaklarında, Mavi Şehir, Park Oran’da, Angora, İncek  evlerinde,   rezidanslarda otururken;  birden vahiy  gelmişçesine,  kendilerini  partililerine akıl verecek konuma yükseltmelerinin trajikliğinin farkında  bile olmayan;  SSCB Politbürosu edalı  partililerden  oluşmasıysa;   tuhaf... bir o kadar da   acınacak bir hal.

Zira, bu demokratik, medeni  bir ülkede yaşanmayacak  belediye başkanlarının, milletvekillerinin partisinin  ilçe, il  seçimlerine  müdahalesine karşı çıkarken, mahalle delege  seçimlerine müdahaleyi  hak gören  “yönetmeye, pohpohlanmaya alışmış...alıştırılmış “  kendileri de  Oligark statülü partililerin  bugün eleştirdikleri oligark yapının, kapıkulu,  biatçı  üye profilinin yaratılmasında, partinin adeta Anonim bir Şirkete  dönüştürülmesinde  katkıları yokmuş da, yeni  bir olguymuşçasına  görüş beyanlarına , yorumlarına, tavırlarına bakıp,  şaşa kalmamak mümkün değil.

Demek ki bu Oligark kesimin;  kendilerini, ailelerini  makam, mevki, para, mal, mülk sahibi etmiş parti üyelerinin, toplumu sarmış    “balık hafızadan”  nasiplendiklerine inançları sonsuz kertedeymiş ki, çekinmeden görüş beyan edebilmekteler.

Çünkü sanki odalarda, evlerde, ofislerde   yaptırdıkları delege seçimlerinde dosya verdikleri ekip arkadaşlarına telefonla delege isimleri yazdıran   Önder Sav (kaç dönem milletvekiliydi?) , Ali Topuz ikilisi gibi Partinin başkanlığını yapmış  Ecevit, Baykal, İnönü, Karayalçın, Çetin,  Öymen  zamanında oligark yapı;   etrafında “kümelenmiş”  ekipleri  yokmuş;

 SODEP, SHP, CHP’de belediye başkanlarının, milletvekillerinin   elleri  örgüttün içinde  değilmiş, Dalokay,  Ali Dinçer,  Karayalçın , Doğan Taşdelen, Haydar Yılmaz, Bülent Tanık, Muzaffer Eryılmaz   milletvekilleri, Parti Meclisi, MYK, belediye meclis üyeleri, il ilçe başkan ve yöneticilerini belirleyen listelerin hazırlanmasına müdahil olmamış, adamlarını yerleştirmemişler....parti içi demokrasiyi  işletip hep önseçim yaptırmışlar da,  Oligark  yapı bugüne özgüymüşcesine yaklaşımlar  partililerin,    aklıyla   alay etmek değilse... nedir?

Üstüne,  dün siyasi güç... erk ellerinde, Partiyi,  siyaseti yönlendiriyor,  istediklerini seçiyor, seçtiriyorlarken sorun etmedikleri olguları   Avrupalı  sosyal demokrat havalarında ortaya döküp de  dediklerini yaptığında   işlerine yaradığından  rahatsızlık duymadıkları   kapıkulu... biatçı  üyelik yaftasını da  yapıştırmasınlar mı Partidaşlarının alınların ta  ortasına.

Rukiye-Gülsen FEROĞLU