17 Eylül 2023 Pazar

 



YİTİK ADRESLERE BENZER ÖLÜM

 








Hep, iç burkan,  yarım kalmış hayat hikayelerinin anlatıldığı katledilmiş mazlumların, “ahı”nın çıkmasını  boşuna bekleyenlerin gözyaşlarıyla ıslanmış,  planlayanların, yapanların cezalandırılmadığı, hiç akılda yokken “yitik adreslere benzer ölümü “ yaşatan katliamlarla dolu tarihinde;

 

onlarca Dersim,   6/7 Eylül, Maraş,...,  Çorum, ...,  Roboski’ de yaşandığı üzere,     Ülkenin Cumhurbaşkanı , Başbakanı, İçişleri ve Adalet bakanlarının ve güvenlik görevlilerinin  ve halkın gözü önünde; vicdan ve merhamet ve hoşgörü ve insanlıklarını kaybetmelerini , zafer çığlıkları atarak, alkışlarla  kutlayan bir güruhun, katillerin;   bir otelde mahsur bıraktıkları  37 yurttaşını, komşusunu   diri, diri yakma  vahşetinin   faşizmin sıradanlaştırılmasının fotoğrafının olduğu,   dünde;

 

evladını , eşini,  dostunu, yakınını hayatından eden  alevlerin,  göğe yükselişini mutluluk naraları, sloganlar  atarak izleyenlerin   görüntüsünü bir ömür,  yüreğinden, aklından silemeyeceklerin; hiç bitmeyecek " belki...keşke...yaşasaydı...  "nın izdüşümünde,  sürdürecekleri hayatlarını,  hiç olmazsa  "cezasını buldu, çekti, içerde"  yürek soğukluğuyla örtmelerine dahi izin vermeyen,  azıcık bir hukukun, azıcık bir adaletin adından dahi söz edilemeyecek;

 

insan yakılmasını, hiç yere katlini mubah sayan ,  aynı kaderi paylaşacağı  Adnan, Fatin, Hasan;    yoldaşları  Deniz, Yusuf, Hüseyin, Necdet gibi,  17 yaşındaki gencini,  Erdal’ımızı  dar ağacında astıran Ortadoğu'lu Türkiye 'nin,  yargı sisteminin,  artık  gelenekselleştirdiği  katliam yapan "iyi ve bizim çocukları”  zamanaşımı, iyi hal  kisveleriyle  aklayıp, ödüllendirmesinin;  acı, matem ve elem bile  ayrıştırıldığından,   toplumun her kesimi tarafından lanetlenip, dehşetle karşılanmadığı;

 

sokakta elini kolunu sallayarak özgürce dolaşan... yiyen, içen, evlenen... doğum gününü kutlayan... işine giden, gelen belki torun seven,  onca  insanı hayatından etmiş katillerin,   bir şey yapmamışlar gibi gündelik  hayatlarına devam etmelerinin   vicdan dağlayıp,  yürek kanatmadığı;

 

kesinlikle de katillerin sevildiği, mafyatik ilişkilerin, pudra şekerciliğinin, kapı kulluğunun revaçtalığının  tescillendiği ve  “Adaletin   içinde de bir zalimin oturduğu”  bugünde;

 

yürek sıkıştıran, saç yolduran,  başı taşlara vurduran  hukuk okunmasına gerek bırakmayacak “insanlığa karşı işlenmiş suç da zamanaşımının olamayacağı” ilkesini kenara iterek, “Sivas Katliamı davasında” zamanaşımı kararını veren hakimlerin, isimlerinin tek tek ifşa edilmeyerek “adaletsizliğin, utanmamanın, ayıplanmamanın” meşrulaştırıldığı;

 

evrensel ilkesi gereği  bütün vatandaşlarına eşit davranıp,  aynı mesafede durması gereken Cumhuriyetçi bir  devletin; baskın, egemen din, mezhep, köken, fikir  dışındaki,  ötekileştirdiği  farklı dinlere, fikirlere, mezhebe, kökene, cinsiyete  sahip vatandaşlarını  kimsesiz... nasıl bir başına...nasıl çaresiz ve nasıl bir öfke içinde  bıraktığını kavramaktan çokkk uzak  bir ülkenin; utancını yaşamanın ağırlığını anlamayan, hissetmeyen  çoğunluğun arasında;

 

ordan oraya savrulduğun hazanın Eylül serinliğinde; hüznün...ayazın... kasırganın... isyanın...umutsuzluğun dip noktasında,  dile pelesenk  “  Ah kavaklar, kavaklar...Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar. M.Altınok  “ ın  gölgesinde kavrulurken  yine bir başına ;

 

“Yitik adreslere benzer ölüm...

 Kötü geçen bir güzü


 ve umutsuz bir aşkı anlatan;

 rüzgarla savrulan, kağıt parçalarına yazılmış,

 dağıtılamamış bildiriler gibi,

 uzun bir yolculuğa hazırlanan,

 yalnız bir  yolculuğa ... ”

 

çıkmış Behçet AYSAN  yalnızlığında,  kimsesizliğin de, 
yine ve yeniden  ve hep ve daima yakılmak... yanmak... katledilmek...öyle işte.

 

 

 

Rukiye –Gülsen FEROĞLU

  

 

14 Eylül 2023 Perşembe

 

CHP’Lİ OLİGARKLARIN TUTKULU  AŞK HİKAYESİNİN

                                           KURBANLARI  (V)

 

Akıl ve birliktelik ve özgür birey ve  parti çıkarını ön plana alma   gerektirdiğinden  alt edilmesi de  o derece  kolay  Oligarklar,  keşke bir tek senin yaran... derdin olsaydı CHP’li  yoldaşım ! ama  bil ki,  ayaklar altında çiğnenip posası çıkarıldığından, her insanda olması gerekirken, sahip olanın  garipsendiği, değerli   bir özellik ...lütuf  kılınan  ahlak,  dürüstlük, şeffaflık, mütevazilik ve merhamet ve şefkat ve vicdan ve  iyiliğin ve kabalığa yenilmiş zarafetin  mumla arandığı;

 

öyle ki  toplumda, partisinde az çok isim yapmış biri vefat etmişse, cenazesinde,   takım elbiseli, tayyörlü  adlı, şanlı bireylerin;  tabut başında fotoğraflanma   makama, zenginliğe ulaşmalarını  sağladıkları halde –kendilerini eşit görmediklerinden  tebaalığını  kabullendikleri anlı , şanlıların yanlarına ulaşıp (açılışlarda, düğünde, dernekte yinelenen aynı faaliyet)  selfie çekme yarışında,  birinciliği kapıp, daha gömülmeden anında;

 

bilumum sosyal mecrada Facebook, Twitter, Instagram da “merhumun cenazesinde, genel, grup,  il, ilçe, belediye  başkanım,  milletvekilim”le ibaresinin,  itibar , güç kazandırdığına inanıp, nasıl küçüldüklerini fark edemedikleri paylaşım  uğruna,  inanmaz mısınız ?  birbirlerini iteklemeye varan  öne geçme  ” iktidar olma”  mücadelesini;

 

ortama ayak uyduran merhumun  ailesinin  de  yaşadığını varsayıp şereflendiğini  düşündüğü  o anlarda  “ MYK’dan Engin, Veli, Gamze  geldi,   gördün mü ? o gelmedi onca hizmete adam gelmedi, nankör”le  naşından bile  faydalanma , kuvvet devşirme acımasızlığını, olanları  görebilseydi şayet “ heyyy! duyuyor musunuz öldüm ben,  uzun, kısa  yaşanmışlığımdaki bu dünyada, son anlarımda  azıcık saygıyı hak ediyorum be !“  isyanını getiren,  çiğ  görgüsüzlüğün tahakkümünden;

 

ve de Eduardo Galeano’nun   “düğünlerin aşktan, cenazenin ölülerden  ve  tapınağın Tanrı'dan daha önemli olduğu değersiz, yavan bir çağda yaşıyoruz “ saptamasından  hicap duymayacakların,   umarsız  bugününde;

 

“elin başbakanı bisikletle, yayan işe gidiyor, sırada bekliyor, alışveriş yapıyor, uçak, benzin parasını cebinden ödüyor”la Avrupalı, ABD’li  politikacıları örnek veren, AKP’lilerin, bürokratlarının  araba saltanatını  yeren kendileri değilmiş gibi, hem de Ugur Mumcu’yu anma etkinliğinde Mercedes Vito VİP  bir araba durdu önümde. İçinden İl başkanı, yönetimdeki  üyeler inmesin mi? AKP’lileştirilmiş bir parti de bu görüntüler normal tabii, eskiden  adabı muaşeretin  de öğrenildiği, bir parti terbiyesinden söz edilen  CHP’nin  kapısı,  sadece partiliye değil, halka da açık olurdu oysa şimdi...’ ;

 

 randevu alınmadan  girişteki güvenlik görevlilerini, bariyerleri aşarak,  herhangi bir yöneticisine derdini anlatıp,  herhangi bir konuda  bilgi, görüş, yardım  almak için kapısından içeriye  adım atılamayan, 350 çalışan,  altlarına araba çekilmiş, para ödenerek oluşturulmuş  2. Parti Meclis işlevli 80 danışman, 60 Parti Meclisi üyesinin;  , telefon görüşmeleri  yeme, içme dahil, ulaşım  masraflarının (kısmen?) karşılandığı; 20 katlı Anonim bir şirkete uygun, sırça köşkte dönüştürülmüş  CHP Genel Merkezinde  ki,  ihtişamlı  odalarında;  

 

öncesinde de  onca Demirel’in “verdimse ben verdim”le devlet olanaklarının peşkeş çekilmesini defalarca  yaşamış Türkiye’de, AKP iktidarında artık devlet ve parti ve  bürokratik yapıda,  gelenek haline getirilmiş  ‘6 Şubat  2023’ de,  11 ili vuran depremde  enkaz altında  canlı, canlı üç gün ölümü bekleyenler gibi  onbinlerce hayata, milyarlara mal olmuş olsa da,  verdiğin kararların arkasında dur. Kitabımızda pişmanlık yoktur! Her türlü hatayı, usulsüzlüğü  yapman  istifanı  gerektirmez, rahat ol ! görevine devam et’ anlayışının normalleştirilmesinden  daha vahimi, her ortamda, her partide, her örgütte, STK’lar da  kabullenilmesinin  güvencesinde;

 

tıpkı AKP MYK’ sın da görev almış onca Yıldırım, Aslan, Soylu, Tayyar ,  Eker gibi  pervazsızca partisini, örgütünü  kişisel,  ailesel, ekipsel çıkarlarına  alet etmekten öte mafyatik ilişkiler içinde bulunmaktan da çekinmeyen;

 

şayet seçim kazanılsaydı Cumhurbaşkanlığı  kabinesinde – Ümit Özdağ’la yapılan gizli protokol bilinmediğinden–   İçişleri Bakanlığına kesin gözüyle bakılan Engin Özkoç’un,  güneşin medya KRT,  ANKA ajansının gizli ortağı Tuncay   Özkan'la asansör bakım firması AND’a 39 belediyeden toplam 157 milyon liralık anlaşmayı  ayarlamak; Onur Konuralp gibi RTÜK üyeliği sonrası milletvekili  atanmış Ali Öztunç’un da, il başkanının biberlerinin satılması için,  CHP’li belediyelere ziyaretlerini;  şirket sahibi Parti Meclisi, danışman,  milletvekillerinden biri olan Oğuz Kaan Salıcı’nın Şişli belediye başkanı Keskin’le ortak “Eylül ...” Limited Şirketiyle, "Rezidans Kraliçesi" Gamze Akkuş İlgezdi’nin de daireleriyle ilgili, görüşmeler yapmasını da  kapsayacak,   günlük işlerle  meşguliyetlerinde;

 

‘küçük ama bana yeter çünkü benim Krallığım’ı  koruma  telaşında (mahallelerden itibaren partinin her kademesinde ki  üyelerden müteşekkil)  ekip elemanları   bazen de   seçim kazandıracak kadar üye, delege sayısına ulaşılmadığından mecburen, partide karşılığı olan diğer ekip ya da elindeki  kamusal  olanakları  kullanarak, mahalleden başlayıp  her  aşamadaki  seçime, kongreye müdahaleyi hak gören belediye başkanları, milletvekilleriyle;

 

akçeli işleri cepte tutup,  diyelim ki partinin  35  (hiç heveslenme, şu anda önseçim yapılmadığı takdirde liste tamamdır) belediye meclis üyesini,  en az 7 milletvekilini kazanması  garanti   birkaç ilçesinden  Çankaya’da,  3, 4  belediye meclisi,  bir  milletvekili kontenjanı, 4, 5 kişiyi işe koyma, iştiraklerine yönetim kurulu üyesi atama pazarlığı yapılarak,  mahalle, ilçe,  il, kurultay  delegesi, ilçe, il başkanı, yönetim kurulu, Parti Meclisi  üyelerini blok liste, bir sonraki aşama milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyelerini de  atamayla belirleyecekleri;

 

sadece siyasetin tabana yayılımını  sağlayacak  parti içi  demokrasiyi değil,  üyelerin seçme,  seçilme, oyunu özgürce kullanma hakkını  gasp ettikleri   çarşaf liste  ve ön seçimi engelleyecekleri manevralarla, hak ve hukuk ve adalet ve partide üyeler arası eşit koşullarda bir yarışın önünü kesen , bol entrika yüklü  plan üstüne plan, program üstüne program  üzerinde çalışırken; 

 

eee  bunca başarı sonrası haklı olarak,  dev aynada  ‘akıllı adam, kadınsın vesselam, il, ilçe tamam,  bir de  kazanacağımızın kesinleştiği şu büyük kurultayda Parti Meclisine kapağı attın mı...  ne güldüm Monşer kürsü de  ‘KKM (Kur Korumalı Mevduat ) nedeniyle Hazine’nin kasasından çıkan para...’  demesin mi? Yahu   tek siyasal İslamcılar,  AKP’liler mi kazandı ? Asıl, sen ! açıkla kaç milyon yatırdın KKM’ye. Nasılsa, kimsenin   ne bir belediye başkanına, ne milletvekiline, ne parti meclisi üyelerine   mal varlıklarınızı bir dökün ortaya arkadaş dediği de yok. Artık, kimse tutamaz seni güzellik ‘ serenatlarını  da  döktüren;

 

niyeyse de kendileri hariç, herkesten hep hesap soracak yetkide  olduklarını varsayıp, hesap   vermeyi, istifayı  literatürlerinden silmiş CHP’li Oligarkların işlevselliğinin... nepotizmin  aynısını  yapan, İslamcısı, seküleri, Kürdü, Türkü, sağı, solu, komünisti, radikali  fark etmeksizin, bir defa koltuğa oturanın tapulu malıymışçasına en az on, onbeş, yirmi  yıl  koltuğu bırakmadığı  Türkiye Cumhuriyetin ’de  ki,  bütün partilerde, Sivil Toplum Örgütlerinde; sendikalarda, odalarda, derneklerde; 

 

üyeleri, yurttaşları naziklik ve sevgi ve saygı barındıran bir davranışa, söze hasret eyleyen,  heybelerinde eksik etmedikleri otoriterlikleriyle, partilerde, örgütlerde, sendikalarda,  hükümranlığı eline geçirmiş bir , birkaç  kişiden oluşan bir grup, bir ekibin başkanı ya da elemanı AKP’li, HDP’li, MHP’li, İyi Partili, DEVA’lı, TİP’li, RP’li, DP’li  Oligarklarla , işbirlikçileri  cemaat ve tarikat ve aşiret liderlerinin  yönetiminde; bütün   parti üyeleri, bütün müritler,  bütün marabalar neyi yaşıyorlarsa CHP’li yoldaşım, hevalım bil ki,  sana da aynısı yaşatılmakta, aynı muameleye tabii tutulmaktasın.

 

Aynı faaliyetleri yürüttüklerinden, ayrı partiler de bulunmalarının  asla sorun teşkil etmediği, menfaatlerinin peşinde birbirleriyle her konuda  paslaşan  “emekli milletvekillerinin maaşlarına zam  için Torba Yasa Teklifi’ne özel bir hüküm” ekleten açgözlü işbirliğinde, zenginleşmelerinin kaynağı  partisinin  oyunu,  belli bir yüzde de sabitlemek için kutuplaştıran, nefret aşılayan politikalarla düşmanlaştırıp , kilitleyerek kurban eyledikleri halkla,   neyle karşılaşırsa karşılaşsın “ ölünceye kadar “  bir başka partiye oy vermeyecek fanatik biatçı  partilisini,  canlı kılmak için  ağızlarına  çaldıkları,

 

 “ güzel bir restoranda yemek yedirme ... meyhanede , barda içki ... kahvede kafede çay, nargile, kahve  ısmarlama, düğüne sünnete katılıp şahitlik etme, ...,  altın takma, bir iki yakının tayinini çıkarma, ...,   makama atama  bazen işe alma, ...,  yardım paketleri yolama, para verme’li  balların  tadının damaklardan  hiç eksilmemesi, sakın  hiçbir dönemde demokratik  ve adil bir ülke olamamış Türkiye’nin ve partilerin ve CHP’nin ve toplumun “kasaba kurnazlığında”  daha da sığlaşıp AKP’ye benzemesi yüzünden  tepki gösterilmeyen faşist uygulamaların   sıradanlaşmasının, siyasal İslam’ın   devletle bütünleşmesinin nedenlerinden biri olmasın?

 

Ve de KPSS, YKS, TUS  sınavlarında sorular verilerek daha bilgili, yetenekli  bireylerin  hakkının, hukukunun  yenmesine karşı çıkarken aynı şeyi partilisine yapmayı da sindirerek,  ne kadar  da vicdanlı,  iyi ve temiz yürekli, olduklarını  kanıtlamış,  partisini parsellemiş Oligarkların korumalığında,   bugün hala  ön seçimsiz atandıkları kadrolara yeninden atanmayı isteyen belediye başkanları, meclis üyelerinin bu arızalı demokrasi ve adalet anlayışlarını,   ayarsızlıklarını;

 

diğer partilerde de yaşandığı üzere CHP’de , hayranlık uyandıran hangi ulaşılamaz özelliklerinden dolayı  7,  6  ve 4 dönem   atanarak ömürlerinin yarısını;   35 , 30, 20  yılını  milletvekili, ilçe, il, belediye başkanı, Parti Meclisi, yönetim kurulu, belediye meclis üyesi  geçirme bahtına, kavuşturulduklarının   öğrenilemeyeceği  onca Toprak, Altay, Öztrak, Özel ve Burcu’nun, Mehmet’in,  Mahmut’un, Fatih’in, Elif’in, Emine’nin, Alper’in, Fethi’nin  bunca yıl  ülkeye  ve partiye  ne kazandırdıklarını;  çözememenin karanlığında,

 

 Erdoğan’ın AKP’lilerce, tabulaştırılmasına kızar, yerden yere vururken, aynı şeyi kendi partilerindeki genel başkanlarına, Oligarklarına  münasip  kıldıklarının  farkına varamamış hazinliğin ortasında; Frıda Kahlo’nun “Ben benim olmayan bir adamı kaybettim diye üzülmedim. Ben benim olmayan bir adamda, kendimi kaybettiğim için üzüldüm..” misali uyuşamadığından,  hiç  senin olmamış  ittifakları...6’lı masa dayatmasını  evet”leyen  suskunluğunla;

 

emin ol, öyle olduğunu bile bilmeden  Makyavelist  “yeter ki iktidar olalım, şeytanla bile anlaşılır’ yaklaşımındaki  Oligarkların, yine ve niyeyse sağcı partilerin kucağına oturtarak öz güvenini, asırlık haysiyetini  paramparça etmelerine, bir kez daha seyirci kalarak yalnız bıraktığın  partin CHP,  gözünün önünde kurucusu Mustafa Kemal’in “muasır medeniyete ulaşma”  fikrinden koparılıp,  halkçı, devrimci, sosyal demokrat, insan haklarına, farklı görüşlere, kimliklere, kökenlere saygılı, hoşgörülü kimliğini yitirirken;

 

Ankara’ nın bozkır havası, akşam üstleri üşüteceğinden illaki  yana alınacak  hırkaya sarıldığında ,  bir parkın bankında,  rüzgarda  savrulan  sonbahar yapraklarına  dalmış,  hep ezildiğinden gücünü fark edememiş  CHP’li yoldaşım, hevalım ! ötelediğin vicdanınla,  bunca yıkıklığa...hazana...halkın kurbanlığına da   geçit verdiğinden, sanma ki kaybetmedin  masumluğunu, öyle yani...

 

 

Rukiye –Gülsen FEROĞLU