30 Mart 2024 Cumartesi

 

PARTİLERDE VE CHP’ DE Kİ  MOBBİNGE  HAYIR !




Hani, eskiden  –cep telefonundan, tabletten  başını kaldırmadığından, bugünün çocuklarının yaşayamadıkları –  sokakta oyuna dalıp  gecikince  ‘ Nerdesin sen? Saat kaç oldu ? ’  haykırışlı ebeveynlerden, bir ton azar işitilecek kabahattin, kabahatsizliğinin farkında olunmadığı çocuklukta;  ‘offf  onca laf,  tokat, terlikte  gelebilir’ korkusunun, kat be  kat daha fazlasını, bu yaşta bile hissettiren, istisnasız  her alanda yer edindirilmiş  “korku, linç imparatorluğunda”  rahatlatacak;

‘emin ol ki, bugünün  Türkiye’sinde yaşamış  ve  herhangi– muhtemelen sol– bir parti üyesi olsalardı; (1799-1850) Honoré de Balzac  “her büyük servetin arkasında bir suç gizlidir”, (1809 -1865) Pierre-Joseph Proudhon da  “mülkiyet hırsızlıktır” dediği, yazdığı için, tespitlerin doğruluğunu onaylamalarına  karşın, ilk önce parti yöneticilerinin tepkisine maruz kalacaklardı’ düşüncesi;

hele de  üye olunan  partinin, örgütünün, derneğin mensuplarının, kültürel donanımı, seviyesiyle orantılı  eleştirisel yaklaşımdaki sığlık, saygısızlık ve acımasızlık da  biliniyorsa;  ‘ seçim bitseydi öyle yazsaydın, şimdi AKP’nin işine yarayacak’ çıkışlı, linçlenmeyi  göze alarak,  düşüncesini ifade edeceği bu yazıyı kaleme aldığını bilmen, sence yoldaşım, helvalım;  yazanın  hayrına mıdır? Sen de bilemedin değil mi?

Zira, 20 yıldır siyasal İslam’ın güdümünde,  sabah akşam herkesin bıktığını belirtiği,  değişmesi için de mücadele ettiğini söylediği, ülkede ki bu mafyatik, emek hırsızı , “tek”çi müesses nizam; varlığını sürdürmek için  kutsal addettirdiği kendisine tapan, biatçı, her yaptığını güzelleyen,  karşıtının, muhalifinin yok edilmesine,  hapislere atılmasına büyük  hevesle katkı sunan,  bir kitleyi , toplumu da var ettiğinden;

100 yıldır gerçekleştirilmeyen  “aydınlanma”nın karanlığında,  demokrasi ve demokrat tavır  nasıl bir şeydir  bilinmediğinden, bireyle ilişikliği  su götürmez;   evrensel değerler;  iyiliğin, dürüstlüğün,  ahlak ve  vicdanın  çürütülmesiyle, bu değerleri  savunanlar  ‘sana mı kaldı ses çıkarmak? Herkes cebini doldurma derdinde, millet iki daire aldı, çoluğunu çocuğunu işe koydu, beş para  etmez  Suat belediye meclis üyesi, Veli belediye başkanı  yapıldı, sen  hala… ‘ ithamlı aptallıkla ödüllendirilirken;

her seçim sürecinde yalanı, iftirayı, deepfake videoyu, ses kayıtlarını, montajlı  fotoğrafları  kullanması normalleştirilmiş AKP’nin , Erdoğan’ın,  Türkiye’de sirayet ettirmediği tek bir mecra, nüve  bırakmadığı  otoriter, faşist, ayrıştırıcı diline,     zihniyetine  karşıymış  gözüken,

 Eskişehir’de cami açılışı yapacak, İstanbul’da cami çıkışı beyanat verecek, kameralar önünde kuran okuyacak kadar  Erdoğan taklitçisi muhalifleri de, aynı   yalan,  iftira,  manipülatif içerikli yöntemleri kullanması da  garipsenmeyecektir.

Hal böyle olunca,   ‘aynı düşüncedeyim ama sırası mıydı şimdi? bu kadar kritik bir seçim ( niyeyse bitmedi gitti,  her seçimin  kritikliği)  “kazanırsam DEM'liler bu kapıdan giremez” aforizmalı Burcu KÖKSAL ,  sırf  erken oyunbozanlık etti diye parti değiştirmesini isteyenler dahil, muhaliflerin, topa tutukları  AKP’yle  benzeşmesine  şahitlik etmenin ‘ 2,3 milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi  karşılığında; kitlesini, ilkelerini pazarlık konusu yapmaktan utanmayan;  sol, devrimci, sosyal demokrat, seküler parti yöneticilerinin, tek  adam anlayışıyla partilerini  yönetmeleri de ayrı bir facia. Ata, baba partim  CHP’ni …DEM’ i …TİP’ni, …, …, …,  çıkarları peşinde dolaşan üyelerini, artık  tanıyamaz oldum ‘  girdabına kapılanların, gözlerini diktikleri;

belli  yaştaki bireyleri işlevsiz sayan “… partilerde 40 yaş üzerindeki siyasetçiler gitsin …40 yaş altı siyasetçiler kalsın “ talimatının,  neyin çaresi olduğunu  açıklamaktan yoksun , kaotik  lidere sahip, ana muhalefet CHP’de;

her seçimde yaptıkları  gibi bir kez daha, uyduruk  kontenjan, fermuar sistemi bahanesine sarılıp  masa  başında, kırk yılda bir yapılan ama kullanılan  oyları geçersiz kıldıkları önseçimi kazanan adayların önüne, milyon dolarlı poşetler eşliğinde, toplumda karşılığı olmayan;  eşlerini, dostlarını, sevgililerini, çantacılarını, tanıdıklarını belediye başkanlıklarına, meclis üyeliklerine,  aday  adayı atamalarını  yaparken; 

tepki gösterecek  partililerle, duygusal kopuş yaşayacaklarını  bildiklerinden ‘ her seçim öncesi böyle bağırır, çağırır, seçim günü Ekmeleddin’e , Sadullah’a oy verdikleri gibi  yine CHP’ye “evet “ basacaklardır ‘ güvencesinde, asla; sayamadığı, altı okun rozetini  taşımaktan  korkan,  sağ tandaslı siyasetçilere peşkeş çektikleri, CHP’de, siyaseti rant, çıkar çerçevesine yerleştirip, ilkesizliği ilke yapmaları mı yoksa üyelerinin kızgınlıktan oy vermeme  ihtimali mi,  hangisi “Atatürk'ün  kemiklerini daha çok sızlatır?”   sorgulamasına   tabii tutmayacakları;   CHP’ li Oligarkların,  60  Parti Meclisi üyesinin   ya da  atanmış aday adaylarının yandaşlığına soyunan CHP’si üyelerinin;

sosyal medyada;   meali ‘küsmeyin ki atadığımız adamlarımız, kadınlarımız seçimi kazansın, otursun koltuklara, ama öyle,  ama böyle , size de bir şey düşer’  olan,   “CHP ye kızmak küsmek yok…şimdi CHP zamanıdır” emir kipli  paylaşımlarla,   kendilerine reva gördükleri çocuk kandırmacası bile  yıkıntının içinden  zaferin yeşermesine olanak tanımayacaktır.

Çünkü, yıllardır  onca partinin  CHP, DP, AP, MSP RP, ANAP, DYP,SHP, HP HEDEP, DSP, MHP, AKP,  BP, YEŞİL SOL’un,   genel ya da  yerel  iktidarında   “hayali ihracatta… verdimse ben verdim de… benim memurum işini bilir de… vurgun davaların da” vücut bulan yolsuzluklarla, servet edinmenin üretim aracı yapılan siyaset kurumunda;  sağcı, solcu, İslamcı, laik, Türk, Kürt, Alevi, Sünni etiketli partilerin egemeni; yandaşlarına makamlar, mevkilerini sunan,  kibirli  OLİGARK yapının en büyük eseri;  yağmayı, adrese teslim ihaleyi yasallaştıran ahlaksız edim; hırsızlığı, reddetmeyip “ haklısın, bizde de hırsızlar var,  ama karşımızdakiler  hamuduyla götürüyor kardeşim “le  aklayan,  pek bi ahlaklı, pek bir temiz, pek bir vicdanlı  partililerin;

ortada hırsızlık yapmayan,  yapmayacak  kalmadığından olsa gerek,  ‘çok hırsızlık yapana değil de, daha az hırsızlık yapacağa oy verme’  nasihatleriyle sıkıştırılan, oysa;  nepotizmden uzak ‘ne AKP’nin, ne DEM’in, ne MHP’nin, ne İYİ Partinin,  ne de CHP’nin  kimsenin adamı, kadını, yandaşı  kamunun malını yemesin, soymasın memleketi,  işe alımda torpilin, rüşvetin  yerine liyakat geçsin, parti içi demokrasinin  işletildiği gelişmiş ülkeler Fransa, Almaya, Norveç’ de ki gibi, eşit yurttaşlık temelli, sosyal  devlet  anlayışında  “muasır medeniyete” kavuşmak için  çabalayanlarla, korkularını  köpürttükleri  “endişeli laik” bireylerin, oylarını özgürce seçtikleri,  istedikleri adaylara verme   iradelerine,   hakkına   “AKP’ye yarar” , “  CHP’ye yarar”,  şu partiye, bu partiye yarar   ayarını  verme suretli müdahalesini “bunu seç, onu seçme,  mecbursun, oy vereceksin”  mobbingini,  hak  gören dayatmacı , bildiğin  faşist  tavır sergileyerek,   aslında seçmenin  oylarını  bloklamaları,  her seferinde    Cumhur ittifakının seçimi kazanmasına yarayan nedenlerden biriyken,

sanki muhalefet ve iktidar partileri  genel ve yerelde kamu rantını aralarında taksim etsin diye  anlaşmalı seçim yapılıyor hissiyatında,  bu  aba altından sopa gösterme  iyi niyetli,  etik  bir davranış göstergesi de değildir.

Ayrıca, bugüne değin  “ seçtim, atadım,  yaptım işte,  sen partinin üyesisin, mecbur   oyunu vereceksin ” yaşanmışlığı göstermiştir  ki, partileriyle bağını perçinleyecek kararlar alması, bunu tavırlarıyla da göstermesi beklendiği halde,  kurultay ya da genel, yerel seçimleri kazandıktan sonra,  koltuğa oturduklarında  üyelerinin, delegelerin  düşüncelerini, iradesini hiçe sayan;

her seçimde; yaşamlarına yoksulluktan, gözyaşından  başka hiçbir  katkısı olmayan  “tek adam rejiminin” devamıyla,  hukukun ayak altında ezildiği adaletsiz  Türkiye’ye  geçit veren,  aynı  ‘… yarar, şeriat gelir, bizimkiler… hırsızlar, malı çok, az ’  argümanlarını yineleyen ve hep anti demokratik  ‘aday ataması’ ısrarında dayattıkları adayların  seçilmesini isteyen parti liderleri, yöneticileri, belediye başkanları ve meclis üyelerine kızgınlıklarını, tepkilerini gösterecek başka bir  çözüm yolu bulamadığından;

elindeki  tek gücünü  “ oyunu” ortaya sürerek;  partilere, partisine  küsme, sandığa gitmeme,  oy vermeme  hakkını kullanma her  vatandaşın  demokratik tercihi ve hakkı olmakla kalmayıp; tüm partilerin üyelerinden beklediği   "tıpış tıpış oy verecekler”  biatcılığından,  daha  değerli bir tutum ve duruştur da.

Artık, adaletin, liyakatın,  “t” sinin bile olmadığı;   vizyonu  “ne olursa olsun kazanmak”la sınırlı partilerin, yöneticilerinin kendilerine çeki düzen vererek, Türkiye’nin demokratikleşmesine  hizmet edecek bir düzene,  partiliyi zenginleştirmeyecek  bir siyasi yapılanmaya yönelmeleri  amacıyla,  sivil itaatsizlik hakkını  kullanmak isteyecek Türkiyeli yurttaşlara  uygulanan ‘ama…ama’lı tacizlere  “sana göre boşa giden, ona göre mesaj içeren oyunu istediği şekilde kullanır ”la  karşı çıkış,   demokratlığın, medeniyetin  gereğidir de.

Ve artık baydığından, sakın ‘gelse de kurtulsak bu tepemizde yıllardır sallandırılan  Demokles kılıcından da,  mücadelenin  yollunu bulsak’ sitemine nail  “ ama…şerait gelir” masalını anlatmaya kalkışmayın. Küçük çocuklar bile,  artık biliyor ki, bu ülkeye şerait gelmez, gelemez çünkü, her istediklerini yapan, cirit atan siyasal İslamcıların Türkiye’de ki mevcut rejimden daha alasını,  dünyada başka bir diyarda bulmalarıysa imkansızdır.  

Hem, halkın  tutarlılığına, politikalarına bakıp oy verdiği; bunca zamandır  yaptıkları ve söylemleri  iktidardaki Erdoğan’a , AKP’ye yarayan,  partilisini küstüren kararlarda imzası bulunan – asıl ayarı hak etmiş– muhalif  partilerin  oligarkları, yöneticileri  dururken; alternatif politikalar üretecek, parti içi demokrasiyi  işletecek kararları alma, mekanizmaları kurma yetkisi bulunmayan, gariban üyelerini ve muhaliflerini, başarı ya da başarısızlıklarının sorumlusu ilan eyleyen  " sahaya inmediler, çalışmadılar, takoz oldular " la  suçlayıp yargılamayı, kinayeli lafları bir kenara bırakan;

 kendine sunulanı değil,  hakkı olan eşitliği, kardeşliği, özgürlüğü, demokrasiyi yücelten, kaliteli  bir yaşam için hakikatin peşinde koşmanın getirisi  olabilecek, her türlü karalamaya  da göğüs gerip, Alman atasözü  "diktatörlük yoktur. Eksik olan muhalefettir” şemsiyesini tutan vatandaş, partili profilinin  toplumda  yer edinmesiyle;  normal mecrasına dönecek  siyasi, ekonomik bir yapı için de; öncelikle  “tek adam rejiminin” yöntemlerini,  argümanlarını terk eden muhalefet partilerindeki  Oligark  saltanatının sonlandırılması elzem ve de inkar edilemeyecek bir gerçekliktir de.

 Ve o  özlenen muhalefeti, demokratik  partileri, değişimi palazlandırmayacak, yaratmayacak tek şeyde "  tıpış...tıpış"  itaatidir.

 

 

 

30.03.2024

Rukiye-Gülsen FEROĞLU

 

 

Not: Sevgili yoldaşlar , hevaller , biliyorsunuz şimdi sırası değil, eleştirilerinizi, seçim sonuna saklamanızı rica ediyorum