1 Kasım 2023 Çarşamba

 

                         

                            CHP’Lİ  OLİGARKLARIN TUTKULU  AŞKININ  ÜRÜNÜ

                                        AKP’LEŞMİŞ,  CHP’LİLER  (THE END)

 

 

 

 


 

Şimdi,  “one mınute” sız, bir  liderin, başkanın, bireyin  demokratlığının,  erdemliliğinin bir  kriteri illaki vardır  ki, bu da   sahiplenilen  devletse devletin, aileyse ailenin,  partiyse partinin, dernekse derneğin, örgütse örgütün, cemaatse cemaatin  nasıl yönetildiğiyle,  ilişkilerde takınılan tutumla  direkt bağlantılıdır,  değil mi?   

 

Misal, Erdoğan’ın  tek adamlığını, nepotizmini eleştirip, kendisinin  öyle olmadığını  defalarca açıklayan –en azından demokrasicilik  oynayıp kazanacağını,  bu kadar da  belli etmeseydi iyiydi , denecek vaziyette–  daha Kurultay yapılmamış,  yerel seçime de   aylar  varken “Ö.ÇERÇİOĞLU,  M.YAVAŞ,  E.İMAMOĞLU, T. SOYER’i  aday göstereceğini,  dikte etmekle  yetinmeyip;

 

babasının malı çiftliğini  CHP’yi;  layık görmediğini ima ederek  küçümseyip, bilgisiz kıldığı üyelerinden – excuse me; marabalarından– kurtarıp,  tanıdığı  bir “bilgili, birikimli, iyi bir (yok edildiğinden kendisinde de, bulunmadığını vurguladığının farkındasızlığında) sosyal demokrat....” bir kahyaya “devredeceğim”  yani “buraydım...hep burdayım”   müjdesini de vermiş;

 

bunca gelgitin son noktası elbette bu olacaktı  ‘ Reis... Başbuğ... Başkan yine kükremiş ‘   şaşırma !  hakikatinde,   “kongrelerden sonra kim ... aleyhine konuşursa, ....., ....., partiden ayıracağım''  aba altından sopa göstermesinin de  korkusunda,   bu yazıyı kurultay öncesi,  alelacele kaleme  aldıran Genel Başkanın;

 

vahimi,  omuz omuza mücadele  ettiği  ama olayları farklı değerlendiren yoldaşlarının, hevallerinin  kapıya konacağını  duyunca  –görüntüler incelenip, akrabaları dahil hangi makamlara atandıklarının öğrenilmesiyle – hızla ayağa fırlayıp, avuçlarını patlatırcasına   tempo tutma nedenlerine de,   nail olunacak, kravatlı, döpiyesli  medeni ve demokrat CHP’lilerin;

 

memlekette ne hikmetse, bir kez atanan,   en  az yedi..., ..., dört..., ...,  iki kez daha  atandığından  bütünleştiği  koltuğa yapışma sendromunda,  yeniden atanmanın coşkusuyla,  aşka gelip  kendilerini  alkışlayan ‘Aydın, ..., Ankara, ..., İstanbul, ...,  İzmir, ..., belediye başkanlarının, bu önseçimi, çarşaf listeyi çöp kutusuna atan tavırları;  lider ve ekibi ve  Oligarklar  kaybederse; sayelerinde elde ettikleri her şeylerini, konforlarını da kaybedeceklerinden  kutsadıkları “otoriter tek adamlık...tek seçicilik, listecilik..., tek...tek” likler,  bildiğin anti demokratik  anlayışlarının,  yönetimlerinin   göstergesi  değilse, nedir ?

 

Tamam, bir  Norveç  değiliz ama  neresi olursa olsun,   herhangi bir şeyin  tabulaştırıldığı, göklere çıkarıldığı bir yerde; kesinlikle var olan otoriter ve kayırmacı,   sığ ve kör, baskıcı ve dışlayıcı, yağmacı ve savaş, kavga çıkaran yapının, kaçınılmaz sona, felaketlere yol açtığı, II.Dünya savaşı gibi  onlarca  tecrübeyle  de sabitlenmişken,

 

 

demem o ki, meydanlarda uyuşturucu baronlarından, çetelerden   hesap sorulacağı  haykırışına karşın,  Ayhan Bora Kaplan ‘nın oğlunun sünnet düğününde çekilmiş fotoğrafları medya da yayınlanmış kurultay delegelerinin;  Parti Meclisine seçilmesinin kimseyi kahretmeyeceği düzenekte, mafyatik ve cemaatsel  bağlantıların  CHP içinde  kol gezdiğini, etkinliğini  bilen ve gören  ve susan yoldaşım, hevalım

 

 ‘bak ! Almanya’ya, ..., İsveç’e, özgür yaşamın garantisi  Laikliktir’ atfında bile bulunmayarak; mütedeyyin ve sekülerlerin birbirlerine yaşam biçimini  dayatacakları kaygısını,   yirmi yıldır giderecek politikalar  üretmemesinin, kazanılmayan her seçim sonu aklayıcı bahanelere sığınılmasının,  nedenini merak edip de   tek bir  gün dönüp,

 

 tepkisinden korkup “HAMAS terör örgütüdür” bile diyemeyen adeta Erdoğan tarafından  atanmış “muhalefet bakanı”ymışcasına görev ifa eden  muhalif  liderlere, örgütüne, ekibine   baktın mı? 

 

Durmadan  kanıtlandığı halde  “ne yapalım ülkenin %70’i sağcı, iktidar için şart” propagandasıyla çaresizlik sonucu, mecbur kalınmış  imajı da verdirilerek ittifak bataklığına  saplandırdıkları CHP’yi,  sağcılaştırma projesini  uygulayan Oligarklara;

 

kaptırdığın  kolunu kurtarıp, muhalifliğin gereğini yerine getirmediğinden, Türkiye’nin  ve partinin ve partilerin  ve bireylerin  AKP’lileştirilerek,  üzerlerine ölü toprağı serilmesini   “ yerel de iktidarız yeter, nasılsa   bana da bir pay  düşer “ faydacılığında  izlediğinden;  bu talanın, kara paranın  normalleştirildiği,  yargı mensuplarının  rüşvetle, torpille iş gördüğü, yoksullaştıran sisteme egemenlerin,  her seçimi kazanmasına fırsat tanırken;

 

faşist, sağcı iktidarların alternatifinin,  revize edilse bile  sağ partiler, ideolojiler değil,   karşıtı  bireyi, özgürlüğü kutsayan demokratlar, sol partiler ve ideolojileri olduğunun  örnekleriyle dolu  medeniyet tarihini, görmezden gelen de sensin, yoldaşım, hevalım.

 

Onun içinde  Erdoğan taklitçisi, muhalefet liderlerinin, daha  6’lı masada  anlaşamıyorken,  sekiz  cumhurbaşkanı yardımcısının sorunsuz karar alabileceklerine inanamayan, seçim  olmadan mevkileri, makamları  bölüşme  derdine düşen,  partililerin açgözlülüklerine tanıklık gibi,  pek çok olumsuzluğu  gözlemlediğinden,  devasa   sorunların müsebbibi iktidarı, o  sorunları çözmeye talip eyleyecek akıl tutulmasına razı, muhalefete,  vaatlerine güvenmemiş  halkı,  yerin dibine koysan da oy vermiyor  diye;

 

80 danışmana muhtaç eylemeyecek ‘aslı  dururken aynı söylemleri  –  denenmiş bir defaya  mahsus  servetten vergi alınması vari radikal önerileri pas geçip – aynı çözümün,  farklı versiyonunu  ortaya koyana  oy verilmez’ gerçeğini,

 

bilmemeleri imkansızken ‘acaba neden, hala ve inatla  muhafazakar,  İslamcı,   sağ  partilerle   ittifak dayatılıyor’ muammasını çözmeyi de  Oligarklarca beslenen hep aynı şeyleri konuşan, yazan  güzellemeci ama niyeyse  araştırmacı gazetecilere bırakmış , benim “yalnız ve güzel”  ve tükenmiş CHP’m; 

 

 üyelerine nasip eylemediğin sevginle kucaklayıp,  önlerine makamlar serdiğin İP, DEVA, SP, DP Gelecek Partililerin, Abdüllatif  Şener,  İlhan Kesici, Ramazan Kubat,  Perinaz Yaman, Bülent Kuşoğlu,  Bülent Tezcan ’ların,  Oligarkların  elinde sağdan sola–  merkeze–soldan sağa taşındığın,  uzun zaman diliminde,   ‘artık unuttum ben de kendimi mecalsizliğinde,  hoyrat ellerin memleketinle birlikte  gurbeti yaşattığı  Kasım sararmışlığında;

 

özgürlük ve eşitlik ve kardeşlik  ve demokrasi ve laiklik  ayağı kırık Cumhuriyetin 100.yılında,  kurucu liderin Gazi  Mustafa Kemal’in  yerine getiremediğin vasiyeti;  ulaşmanı istediği ama adım... adım uzaklaşılan muasır medeniyet kavgasını  “ ayakta kalabilme”ye,   zekayı pişkinliğe, üç kağıtçılığa,  zarifliği, sanatı  vandallığa eviren,

 

birbirinin benzeri  partilerin,  21.yüzyılda  “kahkaha ile gülmeyin... şaka yapmayın” buyurganlı dört bir yanı sarmış  tarikatların  –  vicdanını ve değiştirme  ve sorgulama iradesini teslim ettikleri–  Oligarkların  sözünden  çıkmayan “ celladına aşık “  delegelerin,   kuşatılmışlığında,  

 

C.Süreyya’nın   “ dedim ya,  sonbahardı. Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin..’   burukluğunu ,  müstehzi bakışlayan  Türkiye’nin, CHP’nin Oligarkları, acaba farkındalar mı?  mevsim,  bağ bozumudur da,  vazgeçmeyenlere... 

 

 

 

 

 

Rukiye-Gülsen Feroğlu

 31.10.2023