HEVALIM ! BARİ BİR ŞARKIN OLSAYDI
Ortalama zeka da bilirdi
ki; demokratik yoldan değiştirmek için “erken
seçime” gidilsin diye, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, vatandaşın CHP ve
DEM’e verdiği “artık yeter ! êdî bese “ tepki oyunu, bir mirasyedi gibi
harcayarak, AKP’nin umru olmayan
“yumuşama…normalleşme…uzlaşma “
kavramlarıyla, muhalif kitleye;
her şeyin azıcıkta olsa
düzeleceği hissini yaşatarak, tepkilerini, öfkelerini yatıştırıp rahatlattıkları; ülkede yirmi iki yıldır kökleştirilmiş hukuksuz, keyfi, nepotist,
ötekileştirici, fakirleştirici,
mafyatik düzenin, devam edeceğini gözlerden kaçıran “oyalama”
taktiğine çanak tutan, faillerin kimliği neden açıkça yazılmıyor, neden söylenmiyor?
Peki, yerleşmesi için
22 yıldır, ne yaptığı, neleri göze aldığı görülmüş “AKP’nin, liderinin” kurduğu; her manada
bildiğin kötü, adaletsiz ve kumpasçı çarpık
müesses nizamın “görüşmelerle, uzlaşmayla” hale yola koyulup, demokratikleştirilmesi, rotasyonla, revizyonla ,
yumuşamayla gerçekleştirilecek bir olgu
muydu?
Değişimi getirecek “erken
seçim” talebi ta başından, 1 Nisan
2024’den bu yana bir hak
ve kaçınılmazken, sağ olsunlar ana muhalefet partileri; CHP, DEM, TİP, DEVA,
…, …, ve liderleri kaçınılmazı sulandırarak, evrensel değerleri
değil, egemenlerin, üstünlerin hukukunu
benimsemiş bu müesses nizamı onaylarken,
şaka gibi ama adını da "normalleşme " koymadılar mı?
AKP’nin, CHP’nin ,
MHP’nin, …, …, tarikatların güdümü yerine,
evrensel değerler; adalet , eşitlik, özgürlük, kardeşlikten
yana, üstünün, güçlünün değil, güçsüzün
hakkını koruması beklenen yargının siyasi
öç almaya alet edildiği Kobanê
Davasın da; Selahattin DEMİRTAŞ 42 , Figen Yüksekdağ
30 yıl hapisle
cezalandırılınca Osman KAVALA’nın da yeniden yargılanmasına red kararı verilince,
bu normalleştirilmiş,
yumuşatılmış ortamda; sanki geçmişte hiç karşılaşılmamış, inanılmaz bir olay gerçekleşmişçesine “şok”
geçiren;
Kobanê Davası kararlarının
açıklandığı gün 28 Şubat davası hükümlüleri
14 generalin tahliyesiyle, haksızlıkları sindirmesi için
ağızlarına bir parmak bal sürmeyi de
ihmal etmedikleri; büyük kitle , şaşırmakta haksız
mı?
Oysa seçim sonu, ne güzel akıyordu günler, iktidar, muhalefet hep birlikte keyfini çıkarıp belediyeleri kazanmanın…kaybetmenin…kaybetmişken nasıl olduysa kazanmanın zafer sarhoşluğunu yaşarken, bu “yalnız ve güzel memlekette” şimdi; aniden yeşermiş bu coşkulu mutluluğu bozmanın, sabotenin
manası neydi ki?
De ki Malamın; 22
yıldır, Türk İslam sentezine göre
dizayn edilen yargı, yasama ve
yürütme destekli ve vesayetli otoriter,
ayrımcı Cumhurbaşkanlığı, Başkanlık rejiminin başkanı; kaybettiği yerel seçimden ders aldığına inanılan ERDOĞAN – böyle bir isteği olsa dahi , kurdurduğu
sistemin; etinden, sütünden faydalananların izin vermeyeceğinin kesinliğinde– eliyle
eşit yurttaşlık temelli bir
Anayasa’nın gerektirdiği demokratik
adımların atılacağını, yolsuzluklardan hesap sorulacağını düşünmek, iddia etmek; insanları aptal
yok.. yok sürü yerine koymak değilse, neydi? Bavemın; Kobanê Davası kararlarına dair yazılanlar, yorumlar gösteriyor ki asla vazgeçmiyorlar…vazgeçmeyecekler herkesi aptal,
sürü yerine koymaktan, itaatkar
kul görmekten.
İyi de, memlekete,
ucundan, kıyısından mevcut
sistemden nemalandıklarından konforlarını kaybetmeme telaşında; vicdanlarını da rahatlatmak için muasır
medeniyet, hak, hukuk , adalet, dürüst, temiz
siyaset diye kendini, yalandan
heder edip, paralarken;
şöyle devrimci, böyle sosyal demokrat , şöyle
milliyetçi , böyle , ırkçı değilim,
bağımsızlık, özgürlük sevdalısı
pozlarında; Deniz’in, Yusuf’un,
Hüseyin’in,…, …, …, mezarı başında
çektirdikleri fotoğrafları, sosyal medya paylaşmayı da asla ihmal etmeyen, unutmayan, işin tuhafı önlerindeki,
görmek istemedikleri, gerçeği, bir 22 yıl daha, aramakla vaktini geçirmeyi de şimdiden garantilemiş; kazandığını zannettiği anda,
çoktan kaybettiğini de fark edemeyenlerle;
kanserojen maddeler taşıdığından iade
edilen Avrupa’ya ihraç incir, fıstık, mandalina …, …,…,nın iç piyasada satışıyla, sağlığının tehlikeye atılmasına bile susan ÇOĞUNLUK,
gerçeği görmek istemedi diye, gerçek
yok
olmuyor .
İşte böyle Kobanê Davası
kararlarıyla gözünüzün içine parmaklarıyla
sokuyorlar , yine de algılanmak,
kavranmak istenmiyorsa, YÖNETENLER, LİDERLER DAHA NE
YAPSIN?
Nasılsa; kaderlerini
çizerek , hayatlarını mahvettikleri; boş yere zindanlara attıklarıyla , günden güne fakirleştirdikleri
yurttaşları sayesinde; servetin %1 ini
elinde tutup, milli gelirin % 40’ına sahipliklerinden; ithal otomobillerle
hava atanlar, Yunan adalarına, Avrupa’ya tatile gidenler, Londra’da, Miami’de ev
alanlarla;
Beykoz konaklarında,
Beysukent’te, Angora evlerinde, Park Oran’da, rezidanslarda oturanlar, Kalbur’da balık , Nusret’te lokum, 1Arada Locanda’da dana carpaccio, La Gioia Cafe&
Brasserie’de “Kraliçe Marie
Antoinette’in Peynirli Muzlu Vişneli Pastası “nı yerken boy gösterenler,
akşam üstleri de Fado Bistro’ da , Keremeyle de
…, …, 01 Adanalı İsmail Ustanın yerinde; bir
kadeh atarak; etraflarındaki kul köle
partililerin alkışına, methiyelerine doyamayan
sağ, sol, İslamcı, milliyetçi, muhafazakar …, …, tüm siyasiler , liderler ; aldıklarıyla,
verdikleriyle memnun oldukları, bu
herkesin derdi kendine ağır hayatta;
belki ötekiliğimizden,
hep kaybedenlerdendik ama yıkıntıdan doğan bir
kazanma da zafer sayılmadığından, onlarda hiç kazanamadılar.
Sen Hevalım, memleketinde, ata ocağında yaşatılan kırgınlıklara,
burukluklara, sevdalarının yitirilmesine… bari bir
şarkın olsaydı, adını senin…benim koyduğum “ Didem Zara”…?
17.05.2024
Rukiye –Gülsen
FEROĞLU