18 Mayıs 2010 Salı

İşte BAYKAL’ın istifa açılımı

Hanidir açmış,  nedendir de  bilinmez,  genellikle  yola bakan duvar kenarlarına dikildiklerinden, önünden öylece geçip gitmenize  izin vermeyecek leylaklardır; sizi, hafifçe üşüten  baharda durdurup, şu apartmanların, iş merkezlerinin yerinde, bugün  yaşlı bir kadının pazarcıyla “pes, ot ayol, kilosu 8 TL’den satılır mı, insaf”la kavgasının nedeni yemlik, efelek, Gullik, Kengerlerin toplandığı tarlalarla çevrili evlerin, boylarını aşan kiraz, erik ağaçlarının camlardan içeri girmeye niyetli bembeyaz çiçeklerini gözünüzde canlandırarak, burnunuzun direğini sızlatan.

O zamanlar baharın gelişi, soba isiyle kararmış duvarların,  sapı bir şekilde kırılmış siyah kıllı fırçayla, yerleri silmede kullanılan kovada söndürülen kireçle boyanmasından anlaşılırdı.Duvarlarda da  hep, fırçanın siyah kılları kalırdı.

Badana yorgunluğunun çayın yanına  ev sahibinin çıkardığı  bisküviyle giderildiği komşu bahçede, bir yandan dertlenilir, diğer yandan da dedikodu yapılırdı. Faalancanın kızı orospu olmuştur.Yani bir kaç kere eve geç gelmişliği, mahalleden birilerince de bir oğlanla ele ele tutuştuğunun  görülmüşlüğü vardır.

Mis kokusuyla sizi adeta uyuşturup, hey gidinin masumiyet günlerine götüren leylakları, kimsenin görmediğine kanaat getirip koparmak üzereyken hay karamba, karambita. Tam, herkesin bir gün medyatik olma ihtimalini yadsımamış mihrakların, isteklerini yapmadığınız da “leylak çaldığını belgeleriz”le ellerindeki görüntüyü Youtube’a koyup,  Facebook, Twitter, bilumum sitelere  foward edecekleri  tezgaha düşecekken, şükürler olsun,  apartman kapısına montelenmiş gizli kamerayı fark ettiren  rabbime.

“Neden ben ? Neden ben ? Neden öyle ? Neden böyle ? O niye öyle dedi ? Bu niye böyle yaptı?”ların delirteceği komplonuzu, boşa çıkaran ileri  görüşlüğünüze hayran, vazgeçersiniz leylaklardan.

İyi de kimdir bu, yaygınlaştırdıkları virüslerin yüzü hürmetine başlı başına bir sektör olan anti virüs program yazılımcılarına dahi dudak uçuklatacak beceriye muktedir, ülkenin “bütün kalelerini zapt, bütün tersanelerini işgal” eylemiş, gelişememişliğin, ….., işletilemeyen değerli madenlerin, …..,  Kürtlere nefretin, ….., TSK’yı yıpratma harekatının, ana muhalefet partisi başkanının istifasının nedeni,  sinir katsayılarını yükselten komplocular ?

Ve “Sevr her yerde!”,  “Patrikhane Vatikan olacak”,  “Keneler İstanbul’la uçakla atıldı”,  ” Kürdistanı kurduracaklar”lı Türkiye klasiklerinde, kim olduğu bilinmeyen, bir tek  basılan bir düğmeyle harekete geçtikleri bilinen bu komplocular, nerededirler ?

Sakın bu komplocular, çözümü için zeka gerektirmeyen basit olayları karmaşıklaştırıp,  temelsiz ve paranoyak gözlem “Birileri kuyumuzu kazıyorlar”la dolaşıma koydukları, ardında da  bir düşman çıkardıkları komplo teorilerinin müptelası yaptıkları bireyler, apaçık gerçekleri görmesinler diye  lideri, şefi  kutsayan faşist ideolojiden az ya da çok ilham alan birilerinin (dikkat buyurursanız o birileri kesin yöneticidir) uydurduğu, “sözde” yaratıklar olmasın. 

Ama durun,  belki,  inanılması zor bir şeyi  “Yüzde yüz komplo, yoksa birdenbire niye ortaya çıktı böyle bir sey? Niye beklendi” sorusuyla inanılır kıldırarak, insanlara, kendilerini ters yüz edecek gerçeği aratmaktan daha mı iyidir, her şeyi kimliksiz komploculara, gizli servis, Yahudiler, uluslararası güçler, misyonerler, derin devlete  bağlatmak. Ya komplolar artık toplumun akıl sağlığını bozacak noktadaysa,  ne ala, ne güzel.Yaşasın  “milli gelirin %60’lık bölümüne sahip  %5’li”ğin egemenliği, yaşasın paraya para denmeyecek  düşük yoğunluklu  savaş taraftarlığı…..

Hala,  kirli çamaşırları ; “14 yaşındaki kızı taciz ettiniz mi”, “ darbe planları size mi ait“,  “…..  4 trilyon dolandırmışsınız”, “kokain kullandığınız doğru mu ?”yla  ortaya döküldüğünde “Bana komplo kurdular” diyenlere,  yaptıklarınızla “özde” komplocuları, size,  komplo kurma zahmetinden kurtarmışsınız demektense, aptal yerine konulmak  mı istiyorsunuz ? Eeeeee, artık o da  sizin sorununuz.

Gelelim asıl mevzuya. Başka iş yokmuşçasına CHP’yle azıcık ilgisi bulunan herkesin, 81 İl başkanının,  partiyi izleyen muhabirlerin bildiğini afişe edip insanları meşgul etmenin gereği ne  Allasen. Gel de SSCB politbüro üyelerinin, her birinin yönetimde de etkili metrese, metreslere sahipliğini bilen ama bir asır da susan  Sovyet halkını kutlama.

Kardeş, dünyanın neresine giderseniz gidin, komplocu hariç, evli, bir çocuk annesi; “genel başkanla istediğini görüştürme,  istemediğini görüştürmeme”,  partinin gazetesinde genel başkan adına baş yazı yazma, aday belirleme  yetkilerine haiz,  kimilerince “partinin asıl genel başkanı “ sayılan milletvekilinin, evli, 2 çocuk babası bir parti başkanıyla evlilik dışı ilişki yaşaması, haber değeri taşımaz,  onlarca hasım da o ilişkiyi deşifreye kalkışmazken, ne kalleş  memlekettir ki  burası, her şey mubahtır.

Daha neler mi? Peki, günlerdir ekranlarda gece, gündüz  demeyip “özel hayat (sınırı nerede başlar’a da bir yanıt alabilseydik….) operasyon yapıldı, komplo kuruldu, döner, dönmez”li bilgelikleriyle akan,  “bidon kafa”ları ütüleyen  onlarca yazarın, sunucunun, canlı yayına bağlanan muhabirlerin “BAYKAL”sız, “CHP”siz bir saniye geçirmenize tahammül etmedikleri bu ortamda  ya benim komplo teorim doğruysa.

Halkın mazlumu, mağduru tercih ettiğini yazıp, çizmiyor muydunuz ? Gizli  mekanına,  gizlice kamera koymaya kimse cüret edemez hercailiğinde, gününü gün ederken  2 kameralı sistem 799 TL’ye”  kampanya ilanı; bir taşla yüz kuş vuran şeytanlık ihtisasını tamamlamasına, bunca yıldır da sosyal demokrasiye kazandırdığı süper vizyona rağmen, kendisini iktidara taşıyacak oyu verip aklını, yeteneklerini yararlarına sunmasına bir türlü fırsat tanımayan halkı anımsatınca, ta Pensilvanya’lardan getireceği yolunu aydınlatan nurlu ışık altında, iktidarı “kendisine komplo kurmakla”,  eleştireni  “ahlak bekçiliği yapmak”la suçlayacağı, onurlu gözüken hesaplı hareketleri için o görüntüleri, BAYKAL’ın kendisi çektirmişse.

Her şey olabiliyor da bu olma mı? Al sana hem mağdur, hem mazlum, hem kamburu ilişkisinden kurtulmuş, hem de Siyasi Partiler Kanunuyla bırakın milletvekilliğini mahalle muhtarı olmanın parti liderinin “Adayımsın” lafına baktığı Türkiye’de normalde (koruma müdürü, …, özel kalem, …,  sevgili, …, aşiret reisi,…, yolsuz, arsızken ne karşılığında getirildikleri  gizli kameraya muhatap olmadıklarından bilinmeyeceklerin) gelemeyecekleri makamlara getirdiklerinin, vefa borçlarını bir gün mutlaka kendisini ikinci kez herhangi bir  tahta çıkararak ödeyeceklerini bilerek istifa etmiş dürüst siyasetçi.

Geride kalansa,  asacakları Başbakanlarını ahlaksız addetme uğruna, kadın iç çamaşırının delil gösterildiği “don”, yasak ilişkisinin sorguladığı “bebek” davalarını açtıran darbecilere, Fatma ŞAHİN’le şeyh Ali’nin, Müslüm’ün  don paça görüntülerini, üçüncü sayfalarda ”öyle ya bir koca ne diye karısını bırakıp bir başka kadına giderdi”yle “o kadınlığa” düşürdüklerini gündeme taşıyanlara,  “… ele geçirilen PKK bölge sorumlularından   “Amina” kod adlı Ayşe A.’nın 4 aylık hamile..”liğini müjdeleyenlere karşı  “özel hayatın  mahremiyetine saygı ”yla  ayaklanamayanların hip-hop’udur.

Hayatınız, kimliğiniz ahlak anlayışınızı da tanımladığından, birinde günah olanı, bir başkasında  günah saymayan sübjektiflikte ki ahlak  var ya ahlak. İşte onun  cahilliye döneminin çok  eşliliğini çöpe atan,  tek eşliliği medeniyet göstergesi sayanının yani toplumsal olanının,  bazılarının beğenmediği burjuva, küçük burjuva ahlakının bile, her gün   “İstediğini yapar,  isterse  harem kurar,  herkes kendi  rızasıyla yatağa girmiyor mu”yla ırzına geçildiği vatanımda bunlar oluyor diye ben, mutluluktan böyle bulutlara, fezaya, falana, filana uçuşuyorum. Sizlerde, hoş gelmişsiniz aydınlama çağına.

Bir bayan olaraktan da, ülkenin, erkeğe 4 kadınla yaşam hakkı tanıyan şeri düzen yerine Cumhuriyet’i, laikliği benimsediğini unutacak ölçüde “BAYKAL’a komplo”nun peşinden sürüklenirken (bu kadar teveccühe mahzar her er kişinin isteyeceği) kuma müessesini meşrulaştırdıklarını,  ABD’de patlayan  Monica skandalında CLİNTON’un eşine, kızına değil ulusuna yalan beyanda bulunduğu için yargılanmasının, Fransa’da  Cumhurbaşkanı SARKOZY’nin  eşi Cecilia’yı  Carla’yla aldatmak dururken,  medenice boşanmasının gereksizliğini de vurguladıklarını bilenlerin, bilmeyenlerin bu erkekliğini görünce,  nasıl da  sınırları aşıp, küreselleşiyorum   anlatamam.

Efendiler, kadınların %75’nin okuma yazma bilmediği,  %70’nin  çalışmadığı, karar alma mekanizmalarında da ancak  % 6 oranında temsil edildiği, “yemeği yakmak, kocasına karşılık vermek”li sudan nedenlerle dövüldüğü erkek egemen, yere batasıca düzeninizde;  bir çiklet almak için dahi  lütfedeceğiniz harçlığa  muhtaç bıraktıklarınızın, yanı başınızdaki göçebe ruhlarını zaten  hep aldatarak param parça etmemiş miydiniz ?


Artık da, reyting rekoru kıran, entrikalara göz yummayan şoför Beşir’le, hizmetçi Cemile’lerin ispiyonculuk, ahlaksızlıkla itham edildiği Aşk-ı Memnu’da Behlül’lü paylaşamayan  Bihter’le,  Nihal “Yaprak Dökümün” de Oğuz’la birbirini aldatan iki kardeş  Leyla’yla,  Necla,  “Unutulmaz”da Harun’dan hamile kalan Eda’yla, Melda vari karakterlerin cirit attığı dizlerdeki  aldatmadan, aldatılmadan, aldanmadan haz alan, bir elleri yağda diğeri balda  yalnızca “erkeği elde etmeye,  tutmaya” odaklı hayatları yaşayan “hanımefendi”leri de izlettirdiğiniz kadınların, mağlup sayacakları hayatlarında, ellerinde kalmış  tek şeylerini  onurlarını “aldatmayı” kurumsallaştırarak çiğnemeniz “ ayıptır, günahtır, yazıktır.”

Büyücü “aldatmanın” cezp edici  parlak, kırmızı  elmasını ısırmayıp, sevdalısının saçlarını taradığı aynada unuttuğu bir bakışıyla içi titreyenleri, onsuz başını koyduğu yastığa damla damla gözyaşlarını akıtanları, tahtını terk eden kralları da gördü bu  dünya. Yalan mı ? Değil.

Şimdi mi, bırakalım,  tanrı düşünsün.